Diğer Haberler Son Dakika 

DİNİMİZDE NAFİLE İBADETLER

       Dinimizde, fazladan yapılan ibadetlere “nafile” denir. Nafile ibadetler, farz ve vacip ibadetler dışında kişinin daha fazla sevap kazanmak için kendi isteğiyle yaptığı mali ve bedenî ibadetlerdir. Ayet ve hadislerde, farz ibadetleri hakkıyla yerine getirenlerin kurtuluşa ereceği müjdelenmekle birlikte; nafile ibadet yapanların, Allah’ın sevgili kulları olduğu belirtilmiştir.

       Dört temel ibadet olan namaz, oruç, hac ve zekâttan her birinin nafile şekilleri bulunmaktadır. Beş vakit farz namazların haricinde kılınan namazlar, ramazan ayı dışında tutulan oruçlar, farz ve vacip olan hac dışında yapılan hac, zekât ve fıtır sadakası dışında verilen sadakalar nafile ibadetlerdendir.

       Nafile kelimesi biri “torun” (Enbiya 72), diğeri “ilâve ibadet” (İsrâ 79) manasında olmak üzere iki ayette geçer. Hz. Peygamber’in hadislerinde farz ve vacip niteliğinde olmayan ibadetlerin nafile ve tatavvu kelimeleriyle ifade edildiği görülür

       Hz. İbrahim’in çocuğu yoktu, yaşlılık döneminde Allah’a dua ederek kendisine iyi bir evlât vermesini istedi (Saffat 100). Allah ona İsmail’i, ardından da İshak’ı ve torunu Yakup’u verdi. Hz. İbrahim’e, fazladan bir armağan (nafile) olarak verilen çocuk, İshak’ın oğlu Yakup’tur. Nitekim Hz. İbrahim’in duasını içeren İbrahim suresinin 39’uncu ayetinde torununun adı geçmemektedir. Bazı müfessirlere göre ise İbrahim’in duası neticesinde kendisine İsmail verilmiş, yıllar sonra da İshak ile Yakup fazladan bir armağan olarak verilmiştir.

       “Gecenin bir vaktinde kalkıp kendine mahsus nafile bir ibadet olarak da namaz kıl ki, rabbin seni övülmüş bir makama yükseltsin” (İsrâ 79). Bu ayette zikredilen “ilâve ibadet” anlamındaki teheccüd, geceleyin uykudan kalkıp namaz kılmak anlamına gelmektedir. Fıkıh kitap­larında yatsı, vitir ve teravih namazları dışında geceyi ihya etmek, ibadet etmek için kılınan nafile namazlara “teheccüd namazı” denmektedir. Ayetin ilgili kısmındaki üslûptan hareketle bu namazın Hz. Peygamber’e farz olduğu ileri sürüldüğü gibi; bunun gerek Hz. Peygamber’e, gerekse diğer Müslümanlara nafile olduğu kanaatini taşıyanlar da vardır.

       Teheccüd namazının sekiz, dört veya iki rekât kılınabileceği yönünde görüşler vardır Çoğunluğun görüşüne göre, teheccüd namazının ya farz olması veya derecesini yükseltmesi gibi Hz. Peygamber’e (s.a.s.) mahsus yönü bulunmakla birlikte, bunun bereketinden yararlansınlar diye ümmetine de tavsiye edilmiştir. Ayrıca teheccüd namazı nafileler grubuna girdiği için kesin bir rekât sayısı ileri sürerek bundan daha az veya daha fazla kılınamayacağını iddia etmek doğru değildir.

       Nafile ibadetler, farz kılınan ibadetlerin şükrü niteliğindedir. Mesela beş vakit namazın şükrü, nafile namazdır; ramazan orucunun şükrü nafile oruçtur; zekât ve fıtır sadakasının şükrü nafile sadakadır vb. Hz. Peygamber’in (s.a.s.), ayakları şişinceye kadar, yaşlı gözlerle sabahlara kadar namaz kılması, günahlarını affettirmek için değildi. Rabbine yakınlaşmak, O’na karşı şükrünü en güzel şekilde yerine getirmek içindi. Nitekim Fetih suresinin 2’nci ayetinde, Rasûlüllah’ın geçmiş ve gelecek günahlarının bağışlandığı bildirilmiştir. “Rabbinin nimetini şükranla an” emrine muhatap olan Hz. Peygamber, farzların dışında da namaz kılmak suretiyle Rabbinin bu emrini yerine getiriyor ve şükrünü ifade ediyordu.

       Hz. Peygamber, farz namazların öncesinde ve sonrasında “sünnet” dediğimiz nafile namazlar kılmış ve ümmetine de tavsiye etmiştir. Bundan dolayı vakit namazlarıyla birlikte eda edilen düzenli (revâtib) sünnetler imkânlar ölçüsünde kılınmalıdır. Bu revâtib sünnetler, müekked ve gayr-i müekked sünnetler olmak üzere iki kısımdır. Sabah namazından önce iki rekât, öğle namazının öncesinde dört ve sonrasında iki rekât, akşam ve yatsı namazlarından sonra kılınan iki rekât namazlara “müekked (kuvvetli) sünnet”; ikindi ve yatsı namazlarından önce kılınan dört rekât namazlara da, “gayri müekked (kuvvetli olmayan) sünnet” denmektedir. Cuma namazının öncesinde ve sonrasında kılınan dört rekâtlı sünnetler de, müekked sünnetlerdendir.

       Müekked sünnet, Hz. Peygamber’in sürekli kıldığı fakat bağlayıcı olmadığını göstermek amacıyla bazen terk ettiği sünnetlerdir. Gayr-i müekked sünnet ise bazen kıldığı, bazen de terk ettiği sünnetlerdir. Gayr-i müekked sünnetlere müstehap da denilmektedir. Müekked sünnetleri mazeret olmadan terk etmek doğru değildir. Gayri müekked sünnetler, mazeret olmadan da bazen terk edilebilirler.

       Hz. Peygamber, nafile namazların evde kılınmasının daha uygun olacağını bildirmiştir. Bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Ey İnsanlar! Evinizde namaz kılınız. Zira farz namaz dışındaki namazların en makbulü, insanın evinde kıldığı namazdır” (Buhari, Müslim). Başka bir hadiste de, “Biriniz farz namazını mescitte kıldığı zaman, o namazından evine de bir pay ayırsın. Zira Allah Teâlâ, bu nafile namaz sebebiyle evinde hayır yaratır” (Müslim) buyurmuştur. Buna göre, farz namazların sünnetleri dâhil, tüm nafile namazların camide kılınması mümkün olmakla birlikte, evlerde kılınması daha faziletlidir.

       (Yararlanılan Kaynaklar: TDV İslam Ansiklopedisi, TDV Kuran Yolu Tefsiri, Din İşleri Yüksek Kurulu Kararları)

       Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler